| insan | Mensch {m} Menschen {pl} |
| cinsellik | Sexualität {f} |
| her türden insan | alle möglichen Leute |
| gaddar zalim insan | Scheusal {n} Scheusale {pl} |
| insani ihtiyaçlar | menschliche Bedürfnisse |
| birçok insan yaralandı | viele Leute wurden verletzt |
| reddedilmek (karşı cins) | abblitzen {vi} [ugs.] |
| hastalıklı, hasta insanlar | Sieche {pl} |
| İnsanın kendi evi gibisi yok | Eigener Herd ist Goldes Wert {rdw.} |
| alaycı, insanlarla dalga geçen | zynisch {adj} |
| İnsan gerçeklerle yüzleşebilmeli | Man muss der Wahrheit ins Auge blicken können |
| memnuniyetsiz, hoşnutsuz, tatminsiz | unzufrieden {adj} (mit) |
| ilgili, olaylara, insanlara duyarlı | aufgeschlossen{adj} |
| birinin isteğini reddetmek (karşı cins) | abblitzen lassen {vt} [ugs.] |
| sosyal, insanlarla bir arada olmayı seven | gesellig {adj} |
| kısır, yavrusu olmayan (insan ve hayvan) | nicht fruchtbar {adj.} |
| macera, kısa süreli ilişki (karşı cins) | Abenteuer {n} Abenteuer {pl} |
| insaların arasına karışmak, uzak durmamak | unter Menschen gehen |
| arabanın içinde bulunan insanlar tarafından | von den im Auto vorhandenen Personen |
| sapkınlıkları olan, anormal, sapık (daha çok cinsel) | Perverse {adj} |
| insanların özellikleriyle dalga geçen, dikkatsizce konuşan | zynisch |
| abartılı aşırı anormal derecede (daha çok cinsel anlamda) | abartig {adj} |
| bir şey ya da kişi yararına insiyatif almak, kampanya yapmak | sich für etw. stark machen [ugs.] |
| bekar kalıp cinsellikten uzak durmak (daha çok katolik papazlar) | Zölibat {n} |
| insanın kendini bir iki kelimeyle tanımladığı özlü söz, hayat felsefesi | Maxime {f} Maximen {pl} |