Türkçe Almanca
gözAuge {n} Augen {pl} [anat.]
gözlükBrille{f} Brillen {pl}
göz seyirmesiAugenzuckung {f} Augenzuckungen {pl}
göz yuvarlağıAugapfel {m} Augäpfel {pl}
yanmak (göz, dil)brennen {vi}
file ilmiği, ağ gözüSiebweite {f}
fark edilirlik, göze çarpma Auffälligkeit {f}
açgözlü bir biçimde yemek yemekverdrücken (Essen)
uzun uzun, gözünü kırpmadan bakmakstarren
başkalarının duygularını gözetmekdie Gefühle anderer Leute zu schonen
Tutumunu davranışını gözden geçirmekSein Verhalten überdenken {rdw.}
ulu orta, herkesin gözü önünde, açıktanallem Anschein nach
göz almayan, kamaştırmayan (araba iç ayna)abblendbar {adj}
serdengeçti, gözüpek, gözünü çöpten sakınmayanDraufgängerDraufgänger {m} Draufgängerin {f}
alternatif ya da seçenekleri iyice tartmak, gözden geçirmekabwägen{vt} | Abwägung
geleceğinden umudunu kesmek, gözden çıkarmak (borç, kazazede vb)abschreiben {vt}
bir soru ya da istek için birisinin yolunu gözlemek, beklemek, fırsatını kollamakabpassen {vt} (jemanden)
Cevirilerde Örnek ara